humma
yağmura açılmasın bu dize
ben kırarım kendimi sapaklara
gövde diye taşıdığım bu ceset
çürümüş sözlerden yapılma yüzüm
durmadan çıkarıp taktığım gözlerim
boynumda görülmüştür damgasıyla
bulut olan adımı bağışlarım sonunda
meydanlara açılmasın bu dize
ben dağılırım yol kenarlarına
ormanın sabahını görürüm ben
kanatları billur kelebekleri
döndüğümde talandır şehirler
insan dediğinse bir aklı humma
saçlarımı güneşle tararım
ayla yıkarım incelen ayaklarımı
keder olan adımı bağışlarım sonunda
göğe açılmasın bu dize
ben örterim kendimi sulara
kalın hırkamı giydiririm üşüyen güne
yorulan kalbimi yoldan geçen birine veririm
gönderdiğim mektupları bir bir toplar
acı olan adımı bağışlarım sonunda
zambaklara açılmasın bu dize
ben açarım kendimi taze yaralara
bir sözcük vardı tüm sevinçlerim ondaydı
dün akşam soğuk cümleyle vurdular onu
taşıdım gömdüm döndüm uykuma
dolduğunda sokaklar ve evler telaşla
kapatırım çığlığımla kendimi
karanlık olan adımı bağışlarım sonunda
ateşe açılsın bu dize
ben yakarım kendimi
çoktandır burada değilim zaten
siz ölümü taşıdınız soframıza
kapılarımızı araladınız donduran o rüzgara
denize uzandığında çocuğun eli
kumları çektiniz ayaklarından
duvarlarımıza astığınız kapkara listeler
koca elleriyle sizleri de boğar sonunda
yağmuru, meydanları, göğü, zambakları
sesizce kaldırır basarım işte şurama
basarım da
insan olan adımı bağışlamam bir daha