6 sayfada toplam 125 kayıt bulundu.
Kategori: Öykü
Kadın adamı süzdü. Ayakkabısına baktı önce, markalı spor bir ayakkabıydı. Krem keten pantolonu gün içinde giyilmişti, henüz kırış kırış değildi. Üzerindeki uçuk mavi gömlek tiril tirildi. Bileğini narince saran saati afiliydi. Yüzünü inceledi adamın. Biraz pürüzlüydü, ama gözlerinin...
Öylece bekleyen biri vardı. Büyük patlamadan da önceye uzanan bir geçmişe sıkışmıştı bedeni. Zaman geçmiyordu. Zaman da sıkılır. Gecenin gündüzden ayrılmaya karar verdiği masal haftalarının birinde, ağzını açtı. Su içti, sustu. Öğürdü, bir soru doğurdu: Şiir nedir? Sayrısı çok, şifası az gökdelenlere bakamadı, kamaşt�...
Kategori: Söyleşi
Ölümsüz’ü büyük ölçüde hayaletler ve ölülere dair bir şiir olarak okudum. Kendi yarattıkları cehennemde, cennet için yanıp tutuşan çoktan ‘çürümüş benlik tekrarlarının’ toplamı olan korolar, sözde bir toplumsallığın ve bu toplumsallığın yine sözde birey anlayışının parodisi olarak çıkıyor karşımıza. Modernitenin insanlık projesi çöktü. Bun...
Kategori: Şiir
Kırılınca kokusu kalmayan şeylerden konuşur gibi bekleyelim birden söylemeyeceğim kazanılmış sözler var yazının da bir aksi bakımsız aynalarda dur bir evin uzun ikindisine uzaktan bakıp en dipteki odadan bana şöyle seslen gül nerede gül nerede? arkadaşlarını ara Herşeyi unutup Ahmet Kaya dinleyebiliriz herşeyi unutup perdesiz bir evin kör noktasında se...
Artık pencereye tüneyip meydanı izlemenin de zevki kalmadı. Kış güneşi ısıtmasa içimi, uğraşmayacağım hiç; iki zırhlı araç, üç polis arabası, simitçi kestaneci mısırcı, birkaç da tuhaf turist. Bana sorarsanız o son patlamadan sonra ağaçlar bile yapraklarını dökmek istemiyor. Hepsi dallarında kurumuş kalmış. Can suları çekilmiş sanki. Yüzyıllar var ki ...
Siyahtan Geçiş İçin İntro:Bir gülüşten düştüm BurayaKuyunun dibinin Gidilecek son yer Olduğunu düşünmüş OlabilirsinKanadın bilmem kaç Kere...
Kategori: Editörden
Değerli şair İsmail Mert Başat’ın geçtiğimiz aylarda Toplu Şiirleri Külde Kor İzleri adıyla Islık Yayınlarınca çıktı. Kitabın hemen ardından şairin şiir dünyasıyla yakınlaşma çabasını içeren bir de panel yapıldı. Ahmet Telli ve Timuçin Özyürekliyle birlikte konuşmacı olan Asuman Susam ve Duygu Kankaytsın’ın Başat şiirine yaklaşımlarını içer...
Kategori: Resim
Bu topraklarda gözümüzün önünde yiten, katledilen tüm insanlara, insanlığa ve değerlere, “Antonio José Bolivar Proano, takma dişlerini çıkarıp mendiline sarmaladı ve bu trajediyi tetikleyen gringoya, Belediye Başkanı’na, altın arayıcılarına, canından çok sevdiği Amazon Ormanı’nın bekâretine göz diken herkese lanet okudu; sonra palasıyla kestiğ...
Kategori: Deneme
Ben seni rüyamda görüyorsam, sen de beni, sen de beni, sen de beni görüyorsun, hem Tanrı da bizi rüyasında görüyor Tanrı’nın Rüyası’ yız Ma Aile Hümanite… Bugün öyle uyandım. Gözdüm rüyamda… Bir göz uzayı nasıl görürse… Bir Nebula doğdu, gözlerimin önünde… Eflatun, en çok mavi bulutlarla bezenmiş, başı yok sonu yok sonsuz bir boşlukta içinde...
Romanı yazarken, zihnimde şekillenen art imgelerin bir günlüğü. Gözenekli kentte kimi zaman girilen labirentlerin içinde kaybolduğumuz pasajlar, çekmecelerin içinde kalmış anılar, sevdiğimiz yazarların paslanmış çengelliğneleri, kısaca kente tutulan bir kaleydoskoptan yansıyanlar.Kristal bir zamanın günlüğü… ...
“İki ayna karşı karşıya geldi mi şeytan hemen en sevdiği numarasına başvurur ve perspektifi sonsuza kadar genişletir” Walter Benjamin, Pasajlar Duvardaki tabloya bakıyor gözüyle her ayrıntısı üzerinden geçiyor her rengi, her bir çizgiyi irisinin içine mühürlüyor. Sonsuza kadar saklamak için, resmin, insan yüzünün tutunduğu son çeper ol...
"Benimle birlikte olduğun sürece sanatım için mutlak yıkım demektin ve ben, sürekli olarak senin sanatla arama girmene izin verdiğim için kendimi hiç acımadan ayıplıyor ve suçluyorum." De Profundis; Oscar Wilde'ın sevgilisi Lord Alfred Douglas'a hapishanede yazdığı, 1897 tarihli mektuptan. �...
Kategori: Kitap Tanıtım
Yaşlılığın oluş sorununu su’da ararYaşlılık, gençlikte yaşanan deneyimlerin, şimdiki zaman içerisinde birey tarafından akılla kavranıp yeni bir bilgiye varma sürecidir aslında. Hafıza-gençlikte-yaşamın bilinçli ya da bilinçsiz olarak bilgi toplayıcısıdır. Çoğunlukla topladıklarının analizini yapmadan zihnin diplerinde öylece yığıntı olarak bırakılandır. ...
“Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor…” Rüyaydı. Gökyüzü ile denizin birleştiği yerdi, göz bebeğinin içindeydi gördüm. Büyük kanatlı kuşların çığlıkları, kayalıklara g...
Geçmişin ve geleceğin sağlam bir okumayla hep aynı yarada buluştuğuna dair bir masal dinlemiştim yaşlı bir kadından… Müzikleri dinlemek ile sevgileri paylaşmak arasında nasıl bir bağ olduğunu düşündüğüm vakit, şimdi tekrar Akdeniz! Şimdi tekrar AKDENİZ!İnce bir yaprak hışırtısı kadar net bir zeytin çekirdeği kadar ıslak…Bildiğim tek deniz ve yıkım…�...
Kaybolduk, ardımıza bakmalıydıkYenik şiirler yazmalıydık ve sigarayı ta o zamanBırakmalıydıkUçan kuşlara bakarak göç yolları bulmalıydıkŞival gibi geceye asılı kaldık Çıkar yol cebimizde başlamalıydıOnlar gibi onları satmalıydıkBiz aç kaldıkYüzümüzü ellerimiz arasına alıp kendimize alışmalıydıkKör olsakBirbirimizi tanıyamayız artık Duvarlara yazmal�...
Nil Yalter’in, küratörlüğünü Eda Berkmen’in üstlendiği, Off the Record / Kayıt Dışı sergisi 14 Ekim 2016 tarihinde Arter’de başladı. Sergi oldukça fazla eser barındırıyor dolayısıyla hakkıyla gezebilmek için makul bir süre ayırmanın yararlı olacağı kanısındayım. Bu yazıda söz konusu sergiyi; Yalter’in sanatı, güncel / çağdaş sanat, sanatçının f...
Franz Kafka Dava’yı I. Dünya Savaşı’nın çıktığı 1914’te yazmaya başladı. Roman ancak Kafka’nın ölümünden bir yıl sonra, 1925’te arkadaşı Max Brod’un editörlüğünde yayımlandı. Romanın Almanca adı birçok dile ilk anlamıyla, yani “dava” olarak çevrilmiş olan “der Prozess”tir. Sözcüğün Latince kökü “processus” hukuk davası anlamının...
“Ah bebeğim, bebeğim, beni asla bırakma”[1] Kazuo Ishiguro’nun “Beni Asla Bırakma” romanını okuyup bitirdiğimde kitabı tanımlamak için aklımdan geçen cümle, ‘insanın işine gelince ötekinin insan olduğunu kabul etmemesinin, görmezden ve anlamazdan gelmesinin yarattığı trajedi, daha iyi bir kurguyla, da...
2010’da Deli Bal ile Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne, 2012’de Kanatlar Ölü Açıklığında ile de Selçuk Baran Öykü Ödülü’ne değer görülen Pelin Buzluk, bu defa on bir öyküsünü içinde barındırdığı “En Eski Yüz” ile okura sesleniyor. Bu sesleniş kimi zaman öyle sessiz ki, iyi duymak için iyice yaklaşmak gerekiyor. Kimi zamansa sesin tokluğu kulakl...
Pelin Buzluk, genç ve ödüllü yazarlarımızdan. Deli Bal ve Kanatları Ölü Açıklığında adlı iki öykü kitabından sonra üçüncü kitabı En Eski Yüz’le buluştuk. En Eski Yüz, öyküleri ve dili oldukça cesur geldi. Ayrıca öykülerin belli algıları ters yüz etmesi sorularımı arttırdı. Bu yüzden Pelin Buzluk’la Kızılay’da buluştuk. Öykü denince, yeni...
450.Caddenin tam ortasında yatıyorum. Adını bilmediğim tek katlı okulun karşısında, rüzgarını dağdan alan güneşli balkonun dibinde, ayazda, sabah olmadan az daha…Caddenin tam ortasında yatıyorum. Kalbimde ne bıçak yarası, ne mızrak yarası ama ince bir kesik biraz ağzımdan burnumdan sızıyor kanıyorum. Korkuyorum, derinde mi? Daha fark etmedim mi? Ya da kağıt kesi...
‘’ Und Gott sprach: Es werde Licht! und es ward Licht!’’ Başlangıçta her şey Gri ve Kara bir metalin kudretinin altındaydı. Sanat’ın imkânı yoktu. Peki şimdi? Bugün ’ün başlangıcında her şey parlak! Parlak ve kendine doğru uyuşturan varlığın yeni çehreleri! Ah eski dünyanın tankları ve bombaları! Yeni adımlarında gözümüzü alıyorsun –tekra...
Mit nedir? Yalan, uydurma, kurmaca gibi ‘gerçekte var olmayan şeyler’i belirtmek için kullanılan bir terim mi? Yoksa ‘popüler kültür’deki biçimiyle, ‘eski insanların savaş ve aşk öykülerinin diğer bir adı’ mı? Daha çok myth (mit) ve mitos biçiminde karşılaştığımız mythos (muthos) sözcüğü Eski Yunan’da söz, öykü anlamına gelen sözcüklerden biridi...